Bugün, Yunanistan’ın büyük bölümü, kamu ve
özel sektör işçilerinin, ülkenin en büyük iki emek konfederasyonu -83 özel
sektör işçi sendikasını kapsayan GSEE ve kamu sektörü işçilerini temsil eden ADEDY-
tarafından yapılan genel grev çağrısına uydukları için, durma noktasına geldi.
Greve katılanlar arasında memurlar, öğretmenler, doktorlar, hastane personeli,
tüccarlar, avukatlar, inşaat mühendisleri ve banka çalışanları yer alıyordu. Günlük
gazeteler için çalışan gazeteciler dün bir günlük greve gittiler, böylece hem
genel greve katılmış oldular hem de bugünkü olayları haber yapabildiler. Ulaştırma
işçileri işi yürüyüş ve gösterilerden sonra durdurdular, böylece diğer işçiler
yollarda mahsur kalmadan bu eylemlere katılabildiler. Bu nedenle Atina metrosu
sabah saat 8 ile akşam 9 arasında çalışıyordu. Havaalanına bağlantı sağlayan
demiryolu hattında ise gün boyunca hiçbir hizmet verilmedi.
Kemer sıkma önlemlerinin üç yıl önce ilk kez
dayatılmasından bu yana, genel grevler Yunanistan’ın siyasi manzarasının
yinelenip duran bir özelliği haline gelmiş olmasına rağmen, bugünkü genel grev,
Yeni Demokrasi’nin önderliğindeki sağcı koalisyon hükümetinin geçtiğimiz
Haziran ayında göreve gelmesinden bu yana yaşanan bu türden ilk olay olduğu
için dikkat çekicidir. Emek konfederasyonları tarafından bu eylem kararının
alınmasına neden olan şey, hükümetin can alıcı öneme sahip kamu hizmetlerinde 11,5
milyar avro tutarında yeni bir kesinti yapmayı öngören planlarına son halini
vermiş olmasıydı. Antonis Samaras’ın başbakanlığını yaptığı hükümet emekli
maaşlarının (bir kez daha) budanmasının ve emeklilik yaşının 67’ye yükseltmenin
yanı sıra on binlerce memurun işten çıkarılmasını öngörüyor. Bu, Avrupa
Birliği'nin Yunanistan’dan, bir sonraki 31 milyar avroluk kurtarma fonunu
kullandırmanın karşılığında talep ettiği bedeldir. Kredi diliminin serbest
bırakılmaması durumunda Yunanistan hükümetinin elindeki nakit fonlar kısa bir
süre içinde tükenecek ve ülke borçlarını ödeyemez hale gelecek.
Gün, Atina’da, Sindagma Meydanı’nda,
Yunanistan Parlamentosu önünde düzenlenen kitlesel bir gösteriyle sona erdi.
Gösteriye katılanların sayısı hakkında yapılan tahminler farklılık gösteriyor
olmakla birlikte, sayının polisin açıkladığı 45.000 kişiden çok daha fazla
olduğuna hiç şüphe yok. Birleşik Krallık’ta yayımlanan The Guardian gazetesi
yürüyüşe katılanların sayısını 200 bin kişi olarak verdi. Emek konfederasyonlarının
tahminine göre yürüyüşe 120 bin kişi katıldı ve buna ek olarak Stalinistlerle
birlikte ayrı olarak yürüyen 40 bin kişilik bir grup daha vardı. Medyada yer
alan haberler az sayıdaki anarşistin çevik kuvvet polisine Molotof kokteylleri
attığı birkaç olay üzerinde yoğunlaştı. Onlarca insanın tutuklanmasına ilişki
haberler de basında yer aldı.
Sindagma Meydanı'nda patlayan molotof kokteyli. (Reuters) |
Ancak asıl sözü edilmesi gereken ve basında
neredeyse hiç yer almayan şey, sol gruplarla yan yana toplumun her kesiminden
gelen, tabanda yer alan işçilerin yürüyor olmasıydı. Stalinist Komünist Partisi,
yürüyüşçülerin oluşturduğu ana gövdeden tamamen ayrı olarak, kendi gösterisini
düzenledi. (Göstericilerin bu şekilde farklı gruplara ayrılmış olmaları,
katılımcıların toplam sayısını tahmin etmeyi daha da güçleştirdi.) Stalinist
Komünist Partisinin taraftarları Omonia Meydanı'nda toplandılar ve ardından
hızla Sindagma Meydanı'na doğru yürüyüşe geçtiler ve alandan erken ayrıldılar. "Aşırı
solla" ve anarşistlerle bağlantı olan gruplar Politeknik üniversitesinin
önünde toplandılar. Politeknikten Sindagma Meydanı'na yürüyüş mesafesi üç
kilometreden az olmasına rağmen, cadde ve sokakların aşırı derecede kalabalık
olması nedeniyle yürüyüşçülerin bu yolu kat etmeleri iki saatten fazla sürdü.
Ellerinde ağır silahlar bulunan miğfer, kalkan ve gaz maskeleri ile donatılmış
polisler yürüyüş güzergâhı boyunca tüm yan sokakları tutmuşlardı.
Yürüyüşe katılan gruplardan birinin taşıdığı pankart |
Bir anti-faşist pankart |
Uç sol gruplardan biri |
Yürüyüş |
Yürüyüş boyunca kalabalıktan bir kesit |
Bazı katılımcılar |
Arkadan görünüş |
Sindagma Meydanı’na yaklaşırken |
Ateşli bir biçimde slogan atan yürüyüşçüler |
Kendi pankartlarının ardında yürüyen farklı gruplar |
Yürüyüşçüler son derece canlıydılar ve
Yunanistan'ı saran öfke ve hayal kırıklığını dile getiriyorlardı. Yakın tarihli
bir ankete göre Yunanlıların% 90'ından fazlası planlanan kesintilerin adil
olmadığına ve yoksulların omuzlarına haksız bir biçimde ağır bir yük bindirdiğine
inanıyordu.
Yürüyüşte atılan sloganlar arasında şunlar yer
alıyordu:
“Troyka’ya teslim olmayacağız!”
“AB, iMF defol!"
“İnsanlar, savaşın, onlar kanınızı emiyorlar.”
Öne sürülen taleplerinden biri, sendika
konfederasyonun bir günlük genel grevi "uzun vadeli bir genel greve" çevirerek, onu etkisiz bir protesto
biçiminden çıkarıp işçi sınıfının, bir işçi hükümetini getirmeyi amaçlayan
güçlü bir silaha dönüştürmesiydi.
Yukarıdaki videoda Sindagma Meydanı'nda,
Parlamento binasının önünden geçen yürüyüş kolunun görüntüleri yer alıyor. Bir
süre sonra göz yaşartıcı bombaların yüksek sesle patladıklarını duyabiliyor ve uzakta,
meydanın diğer tarafından yükselen dumanı görebiliyorsunuz.
Kalabalık şu sloganı atıyor:
"Kahrolsun Troyka hükümeti, işçi iktidarı
için ileri!"
Yunanistan'daki kitlesel gösteriler ve genel
grev, İspanya'da, Madrid’de, Parlamento binası önünde yapılan büyük gösteriden
bir gün sonra gerçekleştirildi. Orada da kitlelerin öfkesinin merkezinde
hükümetleri tarafından dayatılan, Avrupa Birliği tarafından kurtarma fonlarının
bedeli olarak talep edilen kemer sıkma önlemleri yer alıyordu. Komşu ülke Portekiz
ise bu haftanın ilerleyen günlerinde uygulamaya koyacağı kemer sıkma tedbirlerini
tartışmaya başlayacak. Şurası çok açık ki, Yunanistan işçi sınıfı, uluslararası
krizin bir uzantısı olan avro kriziyle ortaya çıkan daha geniş toplumsal ve
siyasi hareketin en ön saflarında yer almaktadır. Giderek daha fazla sayıda
işçi kapitalizmin bir alternatifi olduğunu görmeye başladıkça, on yıllardan bu
yana ilk kez toplumsal ilişkilerde köklü bir değişimin yaşanmasına yönelik bir
açıklık ortaya çıkmaktadır.
Ancak tüm bunların sosyalizm yolunda bir kitle
hareketinin oluşturulmasının önünde duran pratik ve teorik sorunların
küçümsenmesine yol açmamalıdır. Her şeyden önce, bir sola dönüş olasılığını
yaratan aynı koşullar -geleneksel burjuva partilerinin çöküşü, [1] sınıflar
arasındaki ilişkilerin göreli bir istikrarı korumasını sağlayan toplumsal
sözleşmenin ortadan kaldırılması, eskiden orta sınıfa ait olan bir kesimin
yoksullaşması- faşist hareketin yükselişi için de verimli bir zemin oluşturmaktadır.
Neo-Nazi Altın Şafak partisinin gösterdiği hızlı büyümenin önemi burada
yatmaktadır. Altın Şafak şimdi sadece Yunanistan'da en popüler üçüncü parti
olmakla övünmüyor, ama aynı zamanda eskiden solun çok gerisinde kaldığı
yerleşim yerlerinde ilçe örgütleri ve temsilcilikler açıyor. Atina’nın
eteklerinde yer alan ve geçmişte Komünist Partisi’nin oyların yüzde 80’ini
aldığı bu tür bir yerleşim yerinde, Altın Şafak şimdi bir yerel örgüte sahip. Altın
Şafak kısa bir zaman önce, Yunan diasporası içinde örgütlenmeye çalıştığı New
York'ta bir büro açtı. Solla özdeşleştirilen partiler daha çok iktidarsızlık
sergiledikçe ve Troyka’nın kemer sıkma önlemlerine daha fazla uyarlandıkça,
faşistler daha fazla cesaret kazanacak ve toplumun daha geri unsurlarından daha
fazla destek alacaklar.
Faşist hareketin gösterdiği bu yükselişe sol büyük
bölümünün verdiği tepki, faşistlere karşı ahlak ve adalet çağrıları yapmak oldu.
Oysa tarih faşizmin pasifist protestolar ve ahlaki çağrılarla yenilgiye
uğratılamayacağını göstermektedir. Bunu kimse, faşizm üzerine klasikleşmiş
yazıları mutlaka okunması gereken, Lev Trotskiy’den daha iyi kavramamıştır. [2] Faşizm, krizdeki kapitalizmin bir ürünüdür ve
faşizmi yenilgiye uğratmak için tek geçerli strateji kapitalizmi alt etmektir.
Yunanistan işçi sınıfının önünde duran görev budur.
Alex Steiner
[1] Bkz. "Yunanistan: Geleneksel
partilerin çöküşü",
http://forum.permanent-revolution.org/2012/09/yunanistan-geleneksel-partilerin-cokusu.html
[2] Trotskiy’in Faşizm üzerine yazıları 1975
yılında “Faşizme Karşı Mücadele” başlıklı bir kitapta toplandı. Bu kitabın
Türkçe çevirisi pdf formatında şu adresten indirilebilir: http://www.iscinet.org/ekitap/trocki/fkm.pdf
No comments:
Post a Comment