Friday, October 5, 2012

Atina: Genel Greve bir Bakış


Bugün, Yunanistan’ın büyük bölümü, kamu ve özel sektör işçilerinin, ülkenin en büyük iki emek konfederasyonu -83 özel sektör işçi sendikasını kapsayan GSEE ve kamu sektörü işçilerini temsil eden ADEDY- tarafından yapılan genel grev çağrısına uydukları için, durma noktasına geldi. Greve katılanlar arasında memurlar, öğretmenler, doktorlar, hastane personeli, tüccarlar, avukatlar, inşaat mühendisleri ve banka çalışanları yer alıyordu. Günlük gazeteler için çalışan gazeteciler dün bir günlük greve gittiler, böylece hem genel greve katılmış oldular hem de bugünkü olayları haber yapabildiler. Ulaştırma işçileri işi yürüyüş ve gösterilerden sonra durdurdular, böylece diğer işçiler yollarda mahsur kalmadan bu eylemlere katılabildiler. Bu nedenle Atina metrosu sabah saat 8 ile akşam 9 arasında çalışıyordu. Havaalanına bağlantı sağlayan demiryolu hattında ise gün boyunca hiçbir hizmet verilmedi.

Kemer sıkma önlemlerinin üç yıl önce ilk kez dayatılmasından bu yana, genel grevler Yunanistan’ın siyasi manzarasının yinelenip duran bir özelliği haline gelmiş olmasına rağmen, bugünkü genel grev, Yeni Demokrasi’nin önderliğindeki sağcı koalisyon hükümetinin geçtiğimiz Haziran ayında göreve gelmesinden bu yana yaşanan bu türden ilk olay olduğu için dikkat çekicidir. Emek konfederasyonları tarafından bu eylem kararının alınmasına neden olan şey, hükümetin can alıcı öneme sahip kamu hizmetlerinde 11,5 milyar avro tutarında yeni bir kesinti yapmayı öngören planlarına son halini vermiş olmasıydı. Antonis Samaras’ın başbakanlığını yaptığı hükümet emekli maaşlarının (bir kez daha) budanmasının ve emeklilik yaşının 67’ye yükseltmenin yanı sıra on binlerce memurun işten çıkarılmasını öngörüyor. Bu, Avrupa Birliği'nin Yunanistan’dan, bir sonraki 31 milyar avroluk kurtarma fonunu kullandırmanın karşılığında talep ettiği bedeldir. Kredi diliminin serbest bırakılmaması durumunda Yunanistan hükümetinin elindeki nakit fonlar kısa bir süre içinde tükenecek ve ülke borçlarını ödeyemez hale gelecek.

Gün, Atina’da, Sindagma Meydanı’nda, Yunanistan Parlamentosu önünde düzenlenen kitlesel bir gösteriyle sona erdi. Gösteriye katılanların sayısı hakkında yapılan tahminler farklılık gösteriyor olmakla birlikte, sayının polisin açıkladığı 45.000 kişiden çok daha fazla olduğuna hiç şüphe yok. Birleşik Krallık’ta yayımlanan The Guardian gazetesi yürüyüşe katılanların sayısını 200 bin kişi olarak verdi. Emek konfederasyonlarının tahminine göre yürüyüşe 120 bin kişi katıldı ve buna ek olarak Stalinistlerle birlikte ayrı olarak yürüyen 40 bin kişilik bir grup daha vardı. Medyada yer alan haberler az sayıdaki anarşistin çevik kuvvet polisine Molotof kokteylleri attığı birkaç olay üzerinde yoğunlaştı. Onlarca insanın tutuklanmasına ilişki haberler de basında yer aldı.

Sindagma Meydanı'nda patlayan molotof kokteyli. (Reuters)

Ancak asıl sözü edilmesi gereken ve basında neredeyse hiç yer almayan şey, sol gruplarla yan yana toplumun her kesiminden gelen, tabanda yer alan işçilerin yürüyor olmasıydı. Stalinist Komünist Partisi, yürüyüşçülerin oluşturduğu ana gövdeden tamamen ayrı olarak, kendi gösterisini düzenledi. (Göstericilerin bu şekilde farklı gruplara ayrılmış olmaları, katılımcıların toplam sayısını tahmin etmeyi daha da güçleştirdi.) Stalinist Komünist Partisinin taraftarları Omonia Meydanı'nda toplandılar ve ardından hızla Sindagma Meydanı'na doğru yürüyüşe geçtiler ve alandan erken ayrıldılar. "Aşırı solla" ve anarşistlerle bağlantı olan gruplar Politeknik üniversitesinin önünde toplandılar. Politeknikten Sindagma Meydanı'na yürüyüş mesafesi üç kilometreden az olmasına rağmen, cadde ve sokakların aşırı derecede kalabalık olması nedeniyle yürüyüşçülerin bu yolu kat etmeleri iki saatten fazla sürdü. Ellerinde ağır silahlar bulunan miğfer, kalkan ve gaz maskeleri ile donatılmış polisler yürüyüş güzergâhı boyunca tüm yan sokakları tutmuşlardı.

Yürüyüşe katılan gruplardan birinin taşıdığı pankart
Bir anti-faşist pankart

Uç sol gruplardan biri

Yürüyüş

Yürüyüş boyunca kalabalıktan bir kesit

Bazı katılımcılar

Arkadan görünüş

Sindagma Meydanı’na yaklaşırken

Ateşli bir biçimde slogan atan yürüyüşçüler

Kendi pankartlarının ardında yürüyen farklı gruplar

Yürüyüşçüler son derece canlıydılar ve Yunanistan'ı saran öfke ve hayal kırıklığını dile getiriyorlardı. Yakın tarihli bir ankete göre Yunanlıların% 90'ından fazlası planlanan kesintilerin adil olmadığına ve yoksulların omuzlarına haksız bir biçimde ağır bir yük bindirdiğine inanıyordu.

Yürüyüşte atılan sloganlar arasında şunlar yer alıyordu:
“Troyka’ya teslim olmayacağız!”
“AB, iMF defol!"
“İnsanlar, savaşın, onlar kanınızı emiyorlar.”
Öne sürülen taleplerinden biri, sendika konfederasyonun bir günlük genel grevi "uzun vadeli bir genel greve" çevirerek, onu etkisiz bir protesto biçiminden çıkarıp işçi sınıfının, bir işçi hükümetini getirmeyi amaçlayan güçlü bir silaha dönüştürmesiydi.



Yukarıdaki videoda Sindagma Meydanı'nda, Parlamento binasının önünden geçen yürüyüş kolunun görüntüleri yer alıyor. Bir süre sonra göz yaşartıcı bombaların yüksek sesle patladıklarını duyabiliyor ve uzakta, meydanın diğer tarafından yükselen dumanı görebiliyorsunuz.
Kalabalık şu sloganı atıyor:
"Kahrolsun Troyka hükümeti, işçi iktidarı için ileri!"

Yunanistan'daki kitlesel gösteriler ve genel grev, İspanya'da, Madrid’de, Parlamento binası önünde yapılan büyük gösteriden bir gün sonra gerçekleştirildi. Orada da kitlelerin öfkesinin merkezinde hükümetleri tarafından dayatılan, Avrupa Birliği tarafından kurtarma fonlarının bedeli olarak talep edilen kemer sıkma önlemleri yer alıyordu. Komşu ülke Portekiz ise bu haftanın ilerleyen günlerinde uygulamaya koyacağı kemer sıkma tedbirlerini tartışmaya başlayacak. Şurası çok açık ki, Yunanistan işçi sınıfı, uluslararası krizin bir uzantısı olan avro kriziyle ortaya çıkan daha geniş toplumsal ve siyasi hareketin en ön saflarında yer almaktadır. Giderek daha fazla sayıda işçi kapitalizmin bir alternatifi olduğunu görmeye başladıkça, on yıllardan bu yana ilk kez toplumsal ilişkilerde köklü bir değişimin yaşanmasına yönelik bir açıklık ortaya çıkmaktadır.

Ancak tüm bunların sosyalizm yolunda bir kitle hareketinin oluşturulmasının önünde duran pratik ve teorik sorunların küçümsenmesine yol açmamalıdır. Her şeyden önce, bir sola dönüş olasılığını yaratan aynı koşullar -geleneksel burjuva partilerinin çöküşü, [1] sınıflar arasındaki ilişkilerin göreli bir istikrarı korumasını sağlayan toplumsal sözleşmenin ortadan kaldırılması, eskiden orta sınıfa ait olan bir kesimin yoksullaşması- faşist hareketin yükselişi için de verimli bir zemin oluşturmaktadır. Neo-Nazi Altın Şafak partisinin gösterdiği hızlı büyümenin önemi burada yatmaktadır. Altın Şafak şimdi sadece Yunanistan'da en popüler üçüncü parti olmakla övünmüyor, ama aynı zamanda eskiden solun çok gerisinde kaldığı yerleşim yerlerinde ilçe örgütleri ve temsilcilikler açıyor. Atina’nın eteklerinde yer alan ve geçmişte Komünist Partisi’nin oyların yüzde 80’ini aldığı bu tür bir yerleşim yerinde, Altın Şafak şimdi bir yerel örgüte sahip. Altın Şafak kısa bir zaman önce, Yunan diasporası içinde örgütlenmeye çalıştığı New York'ta bir büro açtı. Solla özdeşleştirilen partiler daha çok iktidarsızlık sergiledikçe ve Troyka’nın kemer sıkma önlemlerine daha fazla uyarlandıkça, faşistler daha fazla cesaret kazanacak ve toplumun daha geri unsurlarından daha fazla destek alacaklar.
Faşist hareketin gösterdiği bu yükselişe sol büyük bölümünün verdiği tepki, faşistlere karşı ahlak ve adalet çağrıları yapmak oldu. Oysa tarih faşizmin pasifist protestolar ve ahlaki çağrılarla yenilgiye uğratılamayacağını göstermektedir. Bunu kimse, faşizm üzerine klasikleşmiş yazıları mutlaka okunması gereken, Lev Trotskiy’den daha iyi kavramamıştır. [2]  Faşizm, krizdeki kapitalizmin bir ürünüdür ve faşizmi yenilgiye uğratmak için tek geçerli strateji kapitalizmi alt etmektir. Yunanistan işçi sınıfının önünde duran görev budur.

Alex Steiner

[2] Trotskiy’in Faşizm üzerine yazıları 1975 yılında “Faşizme Karşı Mücadele” başlıklı bir kitapta toplandı. Bu kitabın Türkçe çevirisi pdf formatında şu adresten indirilebilir: http://www.iscinet.org/ekitap/trocki/fkm.pdf

No comments: