[Turkish] Trotskiy’inÖldürülmesinin 72. Yıldönümünde, Trotskiy’in torunu Esteban Volkov’la yapılangörüşme
19
Ağustos 2012 tarihinde Birleşik Krallık’ta basılan Guardian gazetesinde
yayımlanmıştır. [1]
Guardian:
1929 yılında Sovyetler Birliği'nden sınır dışı
edildikten sonra, Kızıl Ordu'nun kurucusu Lev Trotskiy, 1937 yılında Meksika'da
sürgünde yaşamaya gitti.
Onunki çok bütünsel bir yaşamdı.
Kendisini düşüncelerine ve onları pratiğe
geçirmeye adamıştı.
24 May 1940 tarihinde, Trotskiy’I öldürmeye
yönelik bir suikast girişiminde bulunuldu.
Torunu Esteban Volkov oradaydı.
Esteban Volkov:
Biri bahçeden içeri girdiği zaman ben yandaki
yatak odasında uyuyordum.
Kapıyı ittiler ve kapı yere sürterek bir ses
çıkardı ve uyanmama neden oldu.
Bir gölge gördüm ve biri içeri girdi.
Bu kişinin ev halkından biri olabileceğini
düşündüm. Bir yabancı olabileceği aklıma gelmedi.
Ardından kısa bir süre sonra ateş edilmeye
başlandı.
Guardian:
Esteban Volkov Lev Trotskiy’in torunu
Esteban Volkov:
Barut kokusu vardı.
Kendimi yere attım ve köşede üzerimi bir
battaniye ile örttüm.
Yatağıma da ateş ettiler; ortasına altı ya da
yedi mermi sıktılar.
Neyse ki korunaklı bir yerdeydim ve sadece bir
sıyrık aldım.
Üç açıdan ateş ettiler. Bahçe penceresinden,
benim yatak odamdan ve çalışma odasından.
Bir Thompson makineli tüfekle.
Elbette, bunun kısa bir süre sonra yeniden
olacağını biliyorduk, dedem de bunu biliyordu.
Her sabah [karısı] Natalya’ya, ‘Bize yaşamak
için bir gün daha verdiler,’ diyecekti.
Sorun emperyalizme karşı mücadeledir. Bütün bu
ülkelere egemen olma girişimine karşı.
Bu ülkelerin doğal kaynaklarına el koyma
girişimine.
Bunu şimdi Irak’ta, dünyanın ikinci en büyük
petrol üreticisi olan ülkesinde görüyoruz.
Tüm bunlar nereye doğru gidiyor?
Trotskiy bu tarihi olaylar içinde kilit bir
oyuncuydu.
Deneyimlerinin tüm detaylarını kaydederek
ardında muazzam bir siyasi cephanelik bıraktı.
Yaşamının 40 yılını sosyalist davaya adadı.
Önce Lenin’le devrimi hazırladı ve ardından
onu gerçekleştirdi.
Devrimin sonrasında gericiliğe ve Stalin’in
bürokrasisine karşı savaşım verdi ve hareketi yeniden hayata döndürdü.
İşte bu mücadeleyi verirken öldü.
Stalin imha etme ve öldürme saplantısından
vazgeçmemişti.
20 Ağustos 1940 tarihinde, bir buz baltası ile
saldırıya uğradığı sırada çalışma odasındaydı.
Katili, Trotskiy’in yakın çevresine sızmış
olan bir Stalinist ajandı.
Trotskiy ertesi gün hastanede öldü.
Kapıdan içeri girdim ve genç koruma Harold
Robbins’I gördüm.
Çok üzgündü ve tabancası elindeydi.
Eve doğru yürüdüm ve polisler tarafından
tutulan ve yarasından kan akan bir adam gördüm.
O sırada bu adımı tanıyamamıştın.
Daha sonra kütüphaneye doğru yürüyünce dedemi
yerde yaralı olarak yatarken gördüm.
Dedem etrafındaki sekreterlere bu sahneyi
görmemem gerektiği için beni uzak tutmaları gerektiğini söyleyebildi.
Aynı zamanda korumalar kendisine saldıran
adamı döverlerken onu öldürmemelerini de söyledi. Konuşması gerekiyordu.
Kendisine olan inancı öylesine etkileyiciydi
ki.
Sahip olduğu özgüven bulaşıcıydı.
Marksizmin tarihsel süreçleri anlamak için en
kusursuz teori olmaya devam ediyor.
Umarım daha iyi bir teori ortaya çıkar ama
henüz bu olmuş değil.
Kapitalizmin tam bir felaket olduğunu
görüyoruz.
Kapitalizm insanlığını sorunlarını çözme
becerisine sahip değil. Tam aksine.
Her gün daha fazla kargaşa, daha fazla sefalet
ortaya çıkıyor. Hayır, kapitalizm gerçekten de modası geçmiş bir sistem.