Polise bağıran bir protestocu |
“Böyle bir hareket zor kullanılarak tahliye edilemez. Bazı politikacılar bizi kamusal alanlardan –kendi alanlarımızdan- fiziksel olarak çıkarabilirler ve fiziksel olarak, başarılı olabilirler. Ancak biz bir fikir savaşımı yürütüyoruz. Biz, siyasi yapılarımızın bize, halka, sadece elinde büyük servet ve güç toplamış olanlara değil, hepimize hizmet etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Kongre, Wall Street’e göbekten bağlı olduğu için, komşularımızın evlerinden ve yüreklerinden dökülen güçlü öyküleri, yaşanan amansız ekonomik sıkıntı öykülerini göz ardı ettiği için, bu düşüncenin birçoğumuzda karşılık bulduğuna inanıyoruz. Bizim, içinde önem taşıdığımız bir demokrasi rüyamız var ve işte bu nedenle, bu kadar çok sayıda insan kendisini Wall Street’i İşgal Et ve %99 hareketiyle özdeşleştiriyor.”
Protestocular Zuccotti Parkı’ndan çıkarıldıktan sonra New York Polisiyle çatıştılar Fotoğraf: Lucas Jackson/Reuters
Bu gece, Zuccotti Parkı’nda yapılan genel toplantı, son zamanlarda yapılmış olan daha önceki toplantılardan çok daha kalabalıktı. Tahminime göre katılımcı sayısı 1000 ila 3000 kişi arasında değişiyordu. Belediye Başkanı Bloomberg’in giriştiği tahliye operasyonunun ironik bir sonucu, artık çadırlar kaldırılmış olduğundan meydanda halka açık bir toplantı düzenlemek için çok geniş bir alanın açılmış olmasıydı. Genel toplantıda, 17 Kasım Perşembe günü, Wall Street’i İşgal Et’in ortaya çıkışının ikinci ayında, New York Menkul Kıymetler Borsası önünde kitlesel bir yürüyüş düzenlenmesi kararı alındı.
Bugünkü toplantı, meydan birçoğu kask takmış olan yüzlerce polis tarafından kuşatılmış olduğu halde gerçekleştirildi. Meydan aynı zamanda bariyerlerle de çevrilmişti ve böylece polis protestocuların geçmelerine izin verilen tek giriş noktasını yakından izleyebiliyordu. Onlarca polis minibüsü ve naklen yayın aracı meydanı çepeçevre sarmıştı.
Hem bugün hem de daha önceki seferlerde dikkatimi çeken tuhaf bir durum, meydanda neredeyse hiç bir sol grubun yer almıyor olmasıydı. Hiç kuşkusuz sol gruplara üye olan kimi insanlar tekil bireyler ve bazen de internet “gazetecileri” olarak orada bulunuyorlardı ama bu gruplar eylemlerde örgütlü varlıklarıyla hemen hemen hiç yer almadılar. Meydanda, Birleşik Krallık’ta müteveffa Ted Grant’in önderliğini yaptığı, eski adıyla “Militan” grubunun farklı hiziplerini temsil eden iki küçük grubun yayın stantlarını gördüm. Wall Street’i İşgal Et protestocularının saflarında kendi düşünceleriyle mücadele vermek isteyen sosyalist bir siyasi hareketin burada en azından bir yayın standı açmasını beklenirdi. Ancak SWP [Sosyalist İşçi Partisi], Spartakist ya da Sosyalist Eşitlik Partisi gibi gruplar eylem alanında yoktular.
% 99 düşüncesi Amerika'nın popülist ve radikal geleneklerinden kaynaklanmaktadır. Ancak Marksist ve sosyalist bir geleneğin en azından iki kuşaktır var olmadığı ve emek hareketinin içinde bulunduğu uyuşukluk hali göz önüne alındığında, %99 düşüncesinin, muğlâk olarak formüle edilmiş bir biçimde de olsa, işçi sınıfının yerini tutan bir ilk adım olarak eklemlendiriliyor olmasının kaçınılmaz bir durum olduğu görülecektir. Bununla birlikte, toplumsal eşitsizliğe karşı oluşmuş olan yaygın duyarlılığın hareket tarafından eklemlenmiş olması, Amerika’nın siyasi yaşamında ileriye doğru atılmış önemli bir adımı temsil etmektedir. Bu, Amerika’nın bir toplum olarak Avrupa’nın daha yaşlı ülkelerinin sınıf sistemlerinden kaçınabildiği ve herhangi bir insanın çok çalışması ve gerekli enerjiyi göstermesi durumunda bir sonraki Warren Buffet olabileceği efsanesine kesin olarak bir son verildiği anlamına gelmektedir. Wall Street’i İşgal Et hareketiyle ilgili dikkat çekici husus, önderlerinin açıkça sergiledikleri tüm siyasi kafa karışıklığına rağmen, hareketin bizzat kapitalizmi siyasi söylemin gündemine yerleştirmiş olmasıdır. İdeolojik aygıtın ve devlet aygıtının bu sorunu gündem dışında tutabilmek için on yıllardır çok yoğun bir biçimde çaba gösterdiği dikkate alındığında, bunun küçük bir başarı olmadığı görülecektir. Aniden, 1960’lardan bu yana görülmeyen bir biçimde, alternatif bir ekonomik sistemin üzerinde düşünülmesine yönelik bir açıklık ortaya çıktı.
Hareket, şu anki haliyle, kökten toplumsal değişimi tetikleyebilmekten hâlâ uzaktır. Bunun olabilmesi, işçi sınıfının siyaset sahnesine çıkmasını ve siyaseti kapitalizmin sınırları içinde hapseden iki partili sistemden bir kopuşun yaşanmasını gerektirecektir. Bu, aynı zamanda sosyalist politikaların bilinçli bir biçimde eklemlenmesini ve devrimci bir önderliğin geliştirilmesini de gerektirecektir –ki bu, Wall Street’i İşgal Et’in anarşist kafa yapısına sahip önderliği için, hâlihazırda nefret edilen bir şeydir. Bununla birlikte, bunlar çoğunlukla kendi politik bakış açılarını hâlâ geliştirmekte olan genç insanlar. Biz Marksistler, bu insanlarla aramızda ne türden farklılıklar olursa olsun, onları çeşitli sol ve liberal örgütlerde yer alan profesyonel siyaset erbabıyla ve kiniklerle aynı kefeye koymayız. Bu bağlamda akla, gerek Nation Dergisi ve Moveon.org gibi gruplar gerekse de UAW [Birleşik Otomobil İşçileri Sendikası] gibi sendikaların bürokratları geliyor. Kısacası, bu harekette gördüğümüz sadece bir başlangıçtır, ama bu başlangıç daha şimdiden milyonlarca insanın hayal gücünü harekete geçirmiştir ve yaygınlaşma ve siyasi olarak olgunlaşma kapasitesine sahiptir.
Alex Steiner, 16 Kasım 2011